İngiltere'nin ikinci kez karantinaya girmesiyle, ofis büyük bir maliyet mi yoksa büyük bir gereklilik mi sorusunu akıllara getirdi
İris şirketinin kurucusu ve genel müdürü, Ian Millner ofislerin gerekliliği konusunda aşağıda açıklama yapmıştır. Haftalar “zoom”layarak geçiyor, sizce de öyle değil mi? Bu yılın hakikaten nereye gittiğini bilemiyorum.Ama sektörümüzün yönü, amacı ve kaderi konusunda kendini cezalandırma aslında beni bu aralar çok düşündürdü.
Evden daha etkin çalışma şeklimizle, sizce de işlerimizin temellerinden biri olan ofislerimiz hakkındaki görüşlerimizi yeni baştan ele almamız gerekmez mi? Açıkçası ben müşterilerine sadece Zoom, e-posta ve telefon üzerinden etkileşime geçen ajansların ne düşündüğünü merak ediyorum? Ya da fırsatçılıkla ofis alanlarını tamamen dağıtmaya mı karar verdiler? Covid-19'un sektörümüzün çalışma uygulamaları ve ajans kültürü üzerindeki etkisi hakkında çok şey söylenmiştir, ancak pek çok kişi yeni normali 'olumlu' olarak tanımlarken pek çoğumuzda cesur yüzlerimizi ortaya koyarak kapsamlı ve evrensel zorluklarla başa çıkabilmiştir.
Gerçek şu ki bizler çok rekabetçi ve dinamik fakat genellikle çok kötü bir şekilde ayrıştırılmış ve fazlaca tedarik edilmiş bir sektörde yaşıyoruz ve çalışıyoruz. Bu yüzden de insan odaklı bir iş, bu yüzden kültür odaklı bir iş. Kültür odaklı bir iş olduğu için de ayrıştırılmış ofis ortamına ihtiyaç var.
Herhangi bir 'insan odaklı' işletme eğer insanlarda ve tabiki sonrasında müşterilerinde 'isteğe kalmış tutku'nun gücünü ortaya çıkartabilirse gerçekten harika işler çıkartıcaktır.
Müşteriler genellikle ajanslarıyla olan ilişkilerini 'zirvede bırak' kuralına göre ilerletirler.
Onlar ajanslarıyla ilgili kendilerince aslında ortalama bir deneyim yerine etkileşimin en yoğun zirvesi ve sonuyla ilgili fikir edinirler.
Bunun tam tersi de, bu sektörde çok değerli olan fiziksel varlığın önemini hafiife almak o kadar kolay ki. Halbuki fiziki ofis ortamı, bu sektörde başarılı bir hayatın ve kariyerin en önemli temellerini oluşturuyor. Özellikle uzaktan çalışma hayatına iyice ayak uydurduğumuz şu zamanlarda, bir kaç konunun altını çizmek gerekiyor.
Duygu
Duygularımız ne yaptığımızın ve nasıl yaptığımızın aslında büyük bir parçasını oluşturmakta. Yaptığımız işi 'hissetmek' zorundayız. Duygular kendimizi yeniden toparlamamız için bizi hem motive ediyor hem de dünyada bir fark yaratmamız için bizi tetikliyor. Birbirimize ve uğruna çalıştığımız insanlara 'inanmak' zorundayız.
Çaba
Sektörümüzde çok sayıda akıllı ve karizmatik insan var ama sürekli olarak görev alanını aşmaya hazırsanız kazanabilirsiniz. Yetenek tek başına yeterli değildir. Diğerleri kafasına vururken devam etme yeteneği...ne zaman ve nasıl adapte olunabileceği yeteneği..İşte tüm bunlar interaktif deneyimler ile oluşuyor.
Kişisel tiyatro
Birçok durumda bir ajans ya da bireyin kilit noktasını oluşturan fiziksel varoluş çoğu zaman duygusal varoluşu yaratır. Aynı zamanda hem takım içinde hem de müşteriler arasında bağlılık, bağ ve güven yaratmanın büyük bir parçasıdır. Müşteriler açıklama, güvence ve bazen çok karmaşık ve riskli konularda rehberlik isteyebilirler.
Ufak tefek şeyler
Biz ne hakkında konuşuyoruz? Birbirinden ayırmamın mümkün olmadığı arka arkaya yapılan toplantılarla geçen günlerde kaç tane insanın gün içinde süreklendiğini gerçekten merak ediyorum. Şimdilerdeyse uzaktan halledilmesi gereken pek çok iş yetersiz bir kılavuzla çözülmeye çalışılıyor. Tartışmayla ya da dikkatli bilgiler gerektiren kompleks ve çözümü zor konuların desteklenmesi ve anahtar konuların çok iyi anlaşılması için ofis ortamının gerekliliği ön plana çıkıyor.
İnsan odaklı teknoloji
Kültür her zaman çok güçlü bir ayrıştırıcı olmuştur, daha da fazlası artık işverenler için markalaşma çok daha önem kazanmıştır. Birçoğumuz için teknoloji çok geniş çevrelerce kullanılacak ve satış için farklı kanallar içerisinde büyük bir rol oynayacaktır. Ama öte yandan da şunun da farkında olmalıyız. Teknolojinin şöhret yaratırken, ilişkiler kurarken, işlerimizi bitirirken ve nasıl etkileşim kuracağımız üzerindeki etkisini jenerik hale getireceğini de unutmamalıyız. Renkler, müzik, mizah, hikaye anlatımı yayınların ve dijital iletişimin ayrıştırılmasında büyük rol oynadığı gibi Zoom, Teams gibi platformlarda artan alelade iletişime de aynı şekilde bakacağız. Yüz yüze yapılan toplantılar ve hatta telefon görüşmeleri fark edilebilir ve hoş bir rahatlama olarak kullanılacaktır.
Bu yüzden insanlar ofis hayatının rolünü iyice düşünmeye başladıkça, bizler de insanlarımızın ve markalarımızın rolünü daha açık bir şekilde düşünmek zorundayız.
Bunu harekete geçiren ayrım ve farklılaştırmayı ortaya çıkaran en temel unsur da kişilik ve tutkunun kendisidir.
Elbette, insanlar daha esnek iş/hayat dengesi ve teknolojinin sağladığı faydaları deneyimleme konusunda kendilerini daha fazla muktedir hissediyorlar. Fakat, başarıyı hem sürdürülebilir hem de kaçınılmaz kılmak için gerekli inanç ve benzerlikle kültürlerimizi sürekli olarak zirveye çıkarmazsak etki ve etkinliğin giderek azalan sonuçlarını hepimiz göreceğiz.
Müşteriler kendi ofisinde ajansı görmek istiyor, bu onların deneyimlerini artırdığı gibi karar vermede daha netlik sağlıyor ve aynı zamanda fikirlerin hem daha kolay anlaşılmasına hem de daha önemli hale gelmesine yardımcı oluyor.
Ajanslar artık ofislerini her zamankinden daha fazla korumak ve ofislerini kendi hikaye anlatımı ve kültürel refahları için bir zemin olarak kullanmalıdırlar. Bu yüzden her ne kadar kısa vadeli ofisleri boşaltmak veya bu tür pahalı sorumlulukları rafa kaldırmak cazip gelse de, iyi bir ofisiniz varsa sizin için ekstra rekabet kaynağı sunabilir. Eğer 'zirvede bırak' kuralını takip ederseniz, müşterilerinizin en çok da pozitif dönüş sağlayacakları muhtemel bir lokasyon olacaktır.
Comments